Boris Kustodiev, Rus gündelik yaşamını, tüccar sınıfını ve halk şenliklerini canlı renkler ve zengin detaylarla resmeden önemli bir ressam ve sahne tasarımcısıdır. Çocukluk yıllarında gözlemlediği taşra tüccar yaşamını ilerleyen dönemlerde neşeli, hareketli ve çoğu zaman nostaljik bir atmosferle tuvallerine taşımış; Maslenitsa panayırları, kalabalık sokaklar, güçlü kadın figürleri ve portreleriyle tanınmıştır. Ilya Repin’in atölyesinde yetişen sanatçı, hastalığı nedeniyle hareket kabiliyetini kaybetmesine rağmen üretkenliğini sürdürmüş ve Rus kültürel kimliğini kutlayan eserleriyle 20. yüzyıl resim tarihinde kendine özgü bir yer edinmiştir.
Boris Kustodiev, 1878 yılında Astrahan’da dünyaya gelmiş ve erken yaşlardan itibaren Rus taşra yaşamının renkli atmosferiyle iç içe büyümüştür. Babasının genç yaşta vefatı, aileyi ekonomik olarak zor bir döneme sokmuş; buna rağmen sanatçı, çevresindeki canlı kültürel ortamdan güçlü bir ilham almıştır. Rus halk gelenekleri, panayırlar, tüccar sınıfı ve kent yaşamı gibi temalar, Kustodiev’in ilerleyen yıllarda resimlerinde sıkça ele aldığı başlıca konular hâline gelmiştir. Yaşamının son dönemlerinde ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele etmesine karşın üretkenliğini sürdürmesi, sanatçının disiplinini ve içsel tutkusunu göstermektedir.
Kustodiev’in sanatsal eğitimi, Rusya’nın dönemin en önemli akademik merkezlerinde şekillenmiştir. Astrahan’daki ilk sanat derslerinin ardından, 1896’da St. Petersburg’daki İmparatorluk Sanat Akademisi’ne kabul edilmiştir. Burada ünlü ressam İlya Repin’in atölyesinde çalışma fırsatı bulmuş ve portre ile figüratif resimde derinleşmiştir. Repin’in realist yaklaşımı, Kustodiev’in teknik gelişiminde belirleyici olmakla birlikte, sanatçı zamanla kendi özgün üslubunu geliştirmiştir. Ayrıca Avrupa’ya yaptığı eğitim gezileri, Batı sanatını yakından tanımasını sağlayarak renk, kompozisyon ve stil anlamında ufkunu genişletmiştir.
Boris Kustodiev’in sanat tarzı, canlı renkler, zengin detaylar ve folklorik bir anlatım üzerine kuruludur. Rus halk kültüründen derin bir şekilde beslenen sanatçı, panayırlar, karnavallar, günlük yaşam sahneleri ve özellikle güçlü kadın figürlerini idealize ederek resmetmiştir. Çoğu eserinde neşeli, iyimser ve hareketli bir atmosfer hâkimdir. Art Nouveau akımının dekoratif etkileri, onun kompozisyonlarında kendini hissettirir; zarif kıvrımlar, ritmik tekrarlar ve parlak renk paletleri sıkça görülür. Hastalığı nedeniyle tekerlekli sandalyeye bağlı kaldığı dönemlerde dahi büyük tuvaller üzerine çalışmaya devam etmesi, stilindeki yoğun duygu ve tutkuyu daha da belirgin hâle getirmiştir.